Dinleyebileceğimiz ve izleyebileceğimiz sabahlar yok.
Huzur yok. Dinginlik yok.
Artık yorgunluğa ya da yorgunluk hissinden sızlanmaya zaman yok mekan da yok.
Hırslarımız cebimizde, daha büyük hırslar aldı başını gitti ve bizi mahvetti.
Yaşamsal, küçük dünyamızın adımlık hırsları yenildi, çürüdü, yok oldu… her şey gibi yitip gitti.
Şimdi ayakta kalma çabasındayız.
Var olmamız bile şans… var olmamız hırs edinemediğimiz bir savaş.
Gülümsemek utanca dönüştü. İyi olmak ve hissetmek lüks.
Aydınlık resimler ve hisler de lüks.
Sorunlar rutin oldu… acı ve hüzün gündelik ihtiyaç gibi.
Gözyaşı akıtmak olmazsa olmaza dönüştü.
Ölüm kokusu sardı etrafımızı yadırgamıyoruz artık.
Çiçek kokusunu garipser oldu ruhumuz… mis koklayınca ürperiyoruz, bi’ gariplik var, diye.
Hiçlik saklı tüm gözlerde. Herkeste bir boşluk, korku, kaygı ve gam.
Hayat belirsiz yok.
FİLİZ BAHCIVAN